Sosyal Medya

Kürsü

Fatih’in Çocukluk Defteri Efsane Mi Gerçek Mi?

Fatih Sultan Mehmed’e atfedilen “çocukluk defteri” son yıllarda hızla popüler oldu. Nerdeyse hemen herkes tarafından duyuldu. Gerek bir kısım akademisyenler, gerekse bazı müzeler defterin Fatih’e ait olduğunu peşinen kabul etti. Peki içindeki çizimlerin ne zaman yapıldığına dair hiç ip ucunun olmadı, filigranına bakarak kâğıdın yaşını-üretim yerini tespit etmekten öteye bir bilginin bulunmadığı bu defteri Fatih’e ait varsaymak ne kadar doğru? Çizimlerin geçekten Şehzade Mehmed’in kaleminden çıkmış olma ihtimali ne?



Genelde tarihçiler, Osmanlı klasik çağının dönüm noktası, imparatorluk serüveninin baÅŸlangıcı olarak Fatih devrini iÅŸaret eder. “Kadim ÅŸehrin” yani Ä°stanbul’un alınması ile aralanan, sefer ve siyaset sarmalında Belgrat önlerinden Otlukbeli’ne, bir “Cihan hâkimiyeti mefkûresi” peÅŸinde akıp giden bu devir, Gebze’de, Tekfur Çayırı’nda Fatih’in ölümü ile son bulur.

Ä°dealize edildiÄŸi ÅŸekliyle Fatih Sultan Mehmed devri, Helen ve Latin dillerine ilgi duyan, Ä°talyanca öğrenen, Arapça, Farsça bilen; kitaplar çevirten, huzurunda münazaralar tertip ettiren, ilim ve sanat adamlarına himaye ve patronaj gösteren bir Rönesans hükümdarının devridir. DoÄŸuyu-Batıyı ÅŸahsında mezcetmiÅŸ, hiçbir parçaya karşı kompleks duymayan, çünkü onu kültür olarak kiÅŸilik olarak yutan bir hükümdarın devri. KuÅŸkusuz Fatih’in büyük devlet adamlığı inkâr edilemez. Özellikle Ä°stanbul’u feth etmek dirayeti ona “Ebu’l Feth“, ve “Fatih” unvanlarını kazandırmış, sahip olunmaz bir prestije ulaÅŸtırmıştır. Fakat Fatih’in ÅŸahsına yüklenen pek çok hususiyetin az çok hemen her klasik dönem hükümdarının sahip olduÄŸu, peÅŸinden gittiÄŸi nitelikler, takip ettiÄŸi prensipler olduÄŸu da yadsınamaz.

Defterden Bir KliÅŸe

Dolayısı ile Fatih devri sadece tarihsel deÄŸil, günümüz baÄŸlamında toplumsal bir köşe başı mesabesindedir aynı zamanda. Belli zamanları, zirveleri kadraja koyan, yer yer idealleÅŸtirip öne çeken, çok yeni bazı dönemleri itip ötelerken bazıları ile arasında “dün gibi” yakın köprüler inÅŸa eden bakışın, yaklaşımın kırılma noktalarından biri. Kendi zamanının öncelikleri ile düşünen her nesilin, tarihe baktığında kolayca hatırladığı; modern kavramları, kurumları tarihe taşıyarak analiz etmeye yeltenmede hiç bir beis görmediÄŸi eleÅŸtiri odaklarından diÄŸeri.

Bu devrin insanları ve olayları arasında sorulan yersiz sorular, verilen sıra dışı cevaplar, uzlaşılamayan konular, çarpıtılan mevzular, ideolojiye kurban edilen yazımlar, kesinlik atfedilen muammalar bir hayli fazladır.

Gemilerin karadan yürütülmesi”, “Ulubatlı Hasan’ın tarihsel gerçekliÄŸi”, “Fatih’in annesinin Hüma, Mara, Stella Hatun ya da bir Fransız prensesi olduÄŸu”, “Ayasofya vakfiyesinde beddua ettiÄŸi”, “Gizlice Hristiyanlık veya HurûfliÄŸi kabul ettiÄŸi”, nihayet “Yahudi bir hekim tarafından zehirlenerek öldürüldüğü…” Fatih ve devrine iliÅŸkin spekülasyon yapılan bazı konu baÅŸlıkları olarak sıralanabilir. Son kertede “Fatih’in çocukluk defteri” meselesini de artık -mutlak kesinlik atfedilen muammalar- kategorisinden bu listeye dâhil edebiliriz.

Fatih’e Atfedilen Çocukluk Defteri (Karalama Defteri)

Fatih’in çocukluk yıllarına ait olduÄŸu iddia edilen bu defter Dr. Süheyl Ãœnver tarafından 1961 yılında yayınlanmıştır. NaklettiÄŸine göre Ãœnver, bu deftere ilk defa 1940’lı yıllarda bir tasnif sırasında tesadüf eder ancak pek önemsemez. 1945 yılında, Topkapı Sarayı Müzesi’nde yapılan bir tashihte aynı defter tekrar eline gelir. Bu sefer ilgisini çekmesine raÄŸmen herhangi bir mesnet isnat etmek mümkün olmadığından üzerinde durmaz, sadece (Fatih’e ait olabileceÄŸine dair) bazı fiÅŸler eklemekle yetinir. 1956’da defteri üçüncü defa tekrar görür, yakından inceler, cildini, kâğıtlarını tetkik eder, defterin iyiden iyiye Fatih’e ait olma ihtimaline dair kanaat edinir.

Süheyl Ãœnver’in belirttiÄŸine göre defterin hiçbir yerinde, Fatih ve öncesi devire ait olduÄŸunu gösteren kayıt yoktur. 21,5 X 28,5 ebadında olup toplam 180 yaprak olan sayfaların çoÄŸu boÅŸtur. Defter yaprakları beyaz, mühreli kâğıtlardan yapılmış olmakla birlikte pürtüklüdür ve sayfalar âharlı deÄŸildir.

 

Kâğıt çok kaliteli olmayıp müsveddelik mahiyettedir. Bütün yazı, desen ve çizimlerde siyah mürekkep kullanılarak, muhtemelen kalın, ince uçlu kamış kalem bazen fırça ile yapılmıştır. Defterin bazı kısımları küflenmiştir.

Defterde, portreler, hayvan resimleri, çiçek motifleri, süsleme ve desen çizimleri, Osmanlıca, Rumca yazı denemeleri, pek okunamayan Farsça beyitler bulunmaktadır. Bununla birlikte, bol miktarda Fatih’e ait tuÄŸranın eskizleri yer alır. Portreler çoÄŸunlukla, Hristiyan oldukları anlaşılan kiÅŸileri tasvir etmektedir.

Defterin Yayınlanması ve OluÅŸan Kanaat

1961 yılında Süheyl Ãœnver, söz konusu defterde yer alan çizimleri ve kendinde hâsıl ettiÄŸi kanaati ihtiyatlı bir dil kullanarak küçük bir kitap halinde yayınlar. Defterdeki tuÄŸra eskizlerinin Fatih’in tuÄŸrasına benzemesinden, Rumca, Farsça gibi Fatih’in öğrendiÄŸi dillere ait yazım denemelerinden yola çıkarak bu defterin onun ÅŸehzadelik yıllarına ait karalama defteri olabileceÄŸi yorumunda bulunur.

Ayrıca defter sayfalarının dokusunda yer alan filigranın, 15. yüzyılda Floransa’da üretilen kâğıtlar ile uyuÅŸtuÄŸuna, aynı filigranları taşıyan kâğıtların II. Murad devrindeki bazı tapu tahrir defterlerinde de bulunduÄŸuna iÅŸaret eder. Ãœnver, bu hususları ihtiyatlı bir dil kullanarak ortaya koymuÅŸ olsa da, “Fatihin Çocukluk Defteri” adını verdiÄŸi kitabının baÅŸlığı ile söz konu defteri doÄŸrudan Fatih’e atfetmiÅŸtir.

Kâğıt dokusundaki filigrandan yola çıkarak, defterin gerçekten de 15. yüzyıla ait olabileceÄŸini tespit etmek mümkündür. Hatta II. Murad-Fatih devirlerine ait olma ihtimali kuvvetle muhtemeldir. Fakat yine de bu defteri doÄŸrudan Fatih’in kendi çizimleri ve ÅŸehzadelik yıllarına ait “çocukluk defteri” olarak görmek pek isabetli sayılmaz.

Defterde, tam veya yarım bazı tuğra denemeleri, II. Murad veya Fatih devrine ait çiçek motifleri, süsleme çalışmaları yer almaktadır. Ayrıca sarıklı yüz çizimleri, Hristiyan portreleri, Osmanlıca, Rumca, alfabe denemeleri, okunaksız bazı Farsça tekerlemeler, at başı, baykuş, kartal, leylek, balık gibi hayvan resimleri yer almaktadır.

 

Defterin Fatih Sultan Mehmed’e Aidiyeti Meselesi

Her ÅŸeyden önce defterdeki bazı aksak ve orantısız çizgilere nazaran bazı çizimler çok iyi niteliktedir. Kesik, titrek, çekingen çizgilerin yanı sıra muntazam, uzun ve kesin çizgiler mevcuttur. Özellikle balık, leylek, kuÅŸ gagası çizimlerinde bu durumu tahlil etmek mümkündür. (Bu durumun Ãœnver’in de dikkatinden kaçmadığı görülmektedir.) Öte yandan defterde, o dönemde hâkim, klasik minyatür üslubundan farklı, bir takım üç boyutlu portrelerin yer alması, ÅŸark kültüründe “uÄŸursuz” addedilmesine mukabil eski Yunan ve Batı folklorunda bilgi, zekâ ve irfanı temsil eden baykuÅŸ resimlerinin bulunması ilginçtir.

Bütün bunlar çizimlerin farklı kalemlerden çıkmış olabileceği intibaını uyandırmaktadır. Bununla birlikte Prof. Feridun Emecen, defterin Enderun oğlanlarına veya sarayda rehin tutulan bazı Balkan prenslerine ait olma ihtimalinin daha kuvvetli bir olasılık olduğu üzerinde durmaktadır.

Defterdeki tamamlanmış tuÄŸra eskizleri incelendiÄŸinde, “Sultan Mehmed Han bin Murad Han el-Muzaffer Daima” kalıbının istifi olduÄŸu görülmektedir.

 

Fatih’in ÅŸehzadelik döneminde çekilen tuÄŸrası babasının tuÄŸrasına benzemek ile birlikte, 1453′ten sonraki tuÄŸralarında, “muzaffer” kelimesi “Mehmed” ile “Murad” isimlerinin istiflendiÄŸi noktaya çekilmiÅŸtir. 1456 ve sonrası tarihli tuÄŸrasına ise “el” ilave edilmiÅŸtir.

Bu noktada Emecen, 1501 yılında Osmanlılara esir düşerek küçük yaÅŸta II. Bayezid’in sarayına alınan Menavio’nun naklettiklerine dikkati çekmektedir. Menavio’nun Saray’da kendilerine okuma yazma bilip bilmediklerinin sorulduÄŸunu ve buna dair bazı kalem çalışmalarıyla imtihan edildiklerini nakletmesi bu konuda dikkate alınmaya deÄŸer bir ayrıntıdır. Defterin bu ve benzer ÅŸekilde saraya intisap eden oÄŸlanlara ait olabileceÄŸine dair fikir vermektedir. Nitekim Süheyl Ãœnver’de kitabında bu ihtimale açık kapı bırakarak, bazı çizimlerin “Rumeli beylerinin oÄŸullarına” ait olma olasılığından bahseder.

Topkapı Sarayı kütüphanesinde bulunan defter, Sultan II. Abdülhamid döneminde saray mücellitleri tarafından ciltlenmiÅŸtir. Dolayısı ile mevcut cildi, nispeten yakın bir tarihe, II. Abdülhamid dönemine aittir. Muhtemel orijinal cildi ise mevcut deÄŸildir. Defter ya hiç kaplanmayarak dağınık veya birbirine tutturulmuÅŸ kâğıtlardan ibaret olarak kullanılmış, ya da asıl cildi, yeniden ciltleme sırasında sökülüp kaybolmuÅŸtur. Ãœnver’in belirttiÄŸine göre defter ciltlenirken eski ebadından kısaltılmış, bu yüzden iki çizim ucundan kesilmiÅŸtir.

Konuyu Sultan II. Abdülhamid’e Angaje Etmek

Süheyl Ãœnver, defterin Topkapı Sarayı Müzesi envanterinde no: “2324” ile kayıtlı olduÄŸunu, burada kayda girmeden öce “No. 275: resim defteri” kaydı ile Yıldız Sarayı, Zülvecheyn Kütüphanesi’nde bulunduÄŸunu belirtmektedir. Sırf, Yıldız Sarayı Kütüphanesi ile iliÅŸkili olmasına istinaden, söz konusu defterin, “bizzat II. Abdülhamid tarafından bulunduÄŸu, onun özel emir ve isteÄŸi ile ciltlendiÄŸi…” gibi ÅŸehir efsanesi halini almış, bazı yayınlara kadar girmiÅŸ bir takım “romantik” söylentiler gerek halk gerek akademik camiada yayılmıştır. Tamamen kuruntu mahsulü olan bu iddiaların hiçbir dayanağı olmadığı gibi, Sultan Abdülhamid’in bu defteri ömrü hayatında bir kez gördüğüne, haberdar olduÄŸuna dair bir ipucu dahi mevcut deÄŸildir.

BilindiÄŸi gibi, padiÅŸahlığı döneminde Babıâli’nin nüfuzu kırarak otoriteyi tekrar saray üzerine alan Sultan II. Abdülhamid, devlet merkezini tedricen Yıldız Sarayı’na taşır. Güvenlik zaafı düşüncesi ile Dolmabahçe Sarayı’nda ikamet etmediÄŸinden, Yıldız Sarayına yerleÅŸir. Saltanatı baÅŸlarında görece ufak ve yetersiz nitelikteki bu saray, zamanla ek hizmet binaları, kasır ve köşklerin yapılması ile geniÅŸletilerek hizmete uygun hale getirilir.

İslam devletlerinde, ferman name, berat gibi belgelerin sonuna, hükümdara ait alametin (tuğra, nişan) çekilmesi öteden beri yerleşmiş bir gelenekti. Bir nevi mühür mahiyetindeki bu alamet, evrakın doğruluğunu, itimat ve itibar edilebileceğini göstermekteydi. Fakat hükümdarlar tuğra ve nişanlarını kendileri çekmez, bunun için yüksek rütbeli memurlar bulunurdu.

 

Hükümdarın imzasını atmaya yetkin bu üst düzey memur, Büyük Selçuklular’da ve Anadolu Selçukluları’nda tuÄŸraî, Ä°lhanlılar’da “uluÄŸ bitikçi” olarak anılmaktaydı. Osmanlı Devletin’de, tuÄŸraî, tuÄŸrakeÅŸ, tevkii, niÅŸancı gibi adlarla anılan bu görevli aynı zamanda Dîvân-ı Hümâyun üyesiydi. NiÅŸancı kendi ofisinin yanı sıra Dîvân-ı Hümâyun toplantılarında da tuÄŸra çeker, iÅŸi fazla ise kubbe vezirlerinin en kıdemsizi kendilerine yardım ederdi.

 

Hükümdarların tuğralarını hazırlamak ve çekleme sorunlu nişancılar aynı zamanda örfi hukukun başı sayılır bu nedenle kendilerine Müfti-i kanun denirdi. Bu bakımdan bürokrasi çarkının aheng içinde dönmesini sağlayan en yetkili mülki amirlerden biriydi.

Bu sırada Yıldız Sarayı’nda geniÅŸ içerikli bir kütüphane kurularak eski saraylardan pek çok eser bu kütüphaneye nakledilir. Bu arada Topkapı Sarayı metruk halde bulunan çeÅŸitli eserler, yazmalar da Yıldız’da yeni kurulan bu kütüphaneye devredilir. Kitapların her biri tasnif edilerek elden geçirilir, bakımları yapılır. Ä°ÅŸte Fatih’e atfedilen defter, bu sırada Topkapı Sarayı’ndan Yıldız Sarayı’ndaki Zülvecheyn Kütüphanesi’ne intikal etmiÅŸ olmalıdır. Topkapı Sarayı’ndan nakledilen yıpranmış haldeki diÄŸer eserlerle birlikte tamirat görerek ciltlenmiÅŸ olması kuvvetle muhtemeldir.

Ä°lerleyen yıllarda Yıldız Sarayı’nın hizmet dışı kalması ile kütüphane dağıtılmış, kitapların büyük bir kısmı Ä°stanbul Ãœniversitesi’ne nakledilirken, bazısı da müzeye çevrilen Topkapı Sarayı’na iade edilmiÅŸtir. Söz konusu defterin Topkapı Sarayı envanterine tekrar bu sırada girmesi ihtimal dâhilindedir.

PeÅŸin Hüküm BaÄŸdat’tan Döner

Görüldüğü gibi defterin Fatih’e aidiyeti kesin deÄŸildir. Durum bu derece şüpheli olmasına raÄŸmen pek çok bilim insanı, araÅŸtırmacı, yazar ve küratörün, popüler yönü dolayısı ile defterin doÄŸrudan Fatih’e aidiyetini peÅŸin hüküm ile kabullenmekte bir beis görmediÄŸi anlaşılmaktadır.

Fatih’in tuÄŸrasına ait çizimler yanında Avrupai motifler içeren defterin “Fatih’in çocukluk defteri” olduÄŸunu peÅŸinen kabullenmiÅŸ bir takım yazarlar, bunun “Fatih’in üzerinde çocuk yaşından itibaren geliÅŸen batı etkisi” olduÄŸunu ileri sürmektedir. Yine defterin Fatih’e ait olduÄŸuna -hiçbir ihtiyat payı bırakmadan- hükmeden bir profesör ; “Kriminoloji laboratuvarlarında bu çizimler incelenirse Fatih’in kiÅŸiliÄŸindeki ayrıntılara varılabilir”, “Karakter tahlili ile çok farklı yönleri ortaya çıkabilir. Portre çizimlerinde ne anlatmak istemiÅŸ görülebilir. Tarihsel anlamda da önemli sonuçlar elde edilebilir” gibi cümleler sarf etmektedir.

Son olarak Panaroma 1453 Müzesi’nin defteri Fatih adına tescillediÄŸi görülmektedir. Defterin Fatih Sultan Mehmed’e ait olduÄŸunu tereddütsüz kabul eden müze, defterden bazı kliÅŸeleri sergiye koyarak ziyaretçilere açmıştır. Açıklama olarak ise hiçbir kaynaÄŸa dayanmayan ÅŸu talihsiz nota yer vermektedir; “II. Abdülhamid’in emriyle Yıldız Sarayı’nda özel olarak ciltlenen defter, muhtevası yanında büyük hükümdara ait en eski vesika olması bakımından da tarihi öneme sahiptir.

Söz konusu defterin Fatih Sultan Mehmed’e aidiyetini, Sultan II. Abdülhamid’i de konuya dahil ederek tescilleyen Panaroma 1453 Müzesi’nden

 

Defter Kimin?

Görüldüğü gibi defterin Fatih’e ait olma ihtimali pek çok şüpheye mahal vermektedir. Fatih’e ait tuÄŸra eskizlerinin ve Yunanca alfabe denemelerinin defterde yer alıyor olması, defterin aidiyeti hususunda kesin bir kanaate varmak için yeterli argümanı saÄŸlamaktan uzaktır. Filigranından hareketle, defterin 15. yüzyıla, muhtemelen II. Murad veya Fatih devirlerine ait olabileceÄŸi tespit edilmekte ise de özetle bu bilgi çizimlerin deÄŸil ancak kâğıdın yaşını vermektedir. İçindeki çizimlerin ne zaman yapıldığına dair bir tarih tespit etmek ise ÅŸu an için mümkün deÄŸildir.

Åžekil ve çizimler Fatih veya II. Murad devrinde, Enderun talebeleri veya saraya alınmış çocuk yaÅŸtaki Avrupalı esirler tarafından yapılmış olabileceÄŸi gibi, sonraki yıllarda bir köşeye terk edilmiÅŸ boÅŸ bir defterin “karalama defteri” mahiyetinde kullanılmasından ibaret de olabilir. Defterdeki ÅŸekil ve çizimlerin bir deÄŸil birçok kiÅŸinin kaleminden çıkmış olması da ihtimal dâhilindedir. Sonuç olarak, defterin kime veya Fatih’e ait olduÄŸu hususunda neticeye ulaÅŸmak için henüz elimizdeki vesikalar çok yetersizdir.

 

.

 

Kaynaklar: Süheyl Ãœnver, Fatih’in Çocukluk DefteriUn Cahier d’Enfance du Suitan Mehemmed le Conquérant “Fatih”,Ä°stanbul: Kemal Matbaası, 1961; Feridun M. Emecen, Fetih ve Kıyamet 1453, Ä°stanbul: TimaÅŸ Yayınları, 2009; Sevgi Gürtuna, “Sanat EÄŸitimi Yönünden ‘Fatih’in Çocukluk Defteri’ Ãœzerine Düşünceler”, Hasan Ali Yücel EÄŸitim Fakültesi Dergisi 1, (2005): 1-10; Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğü, Topkapı Sarayı Müzesi Yıllık 1 (1986): 61-64; Halil Ä°nalcık, Fatih Devri Ãœzerinde Tetkikler ve Vesikalar I, Ankara: TTK, 1987; Süheyl Ãœnver, “XV. yüzyılda Türkiye’de Kullanılan Kâğıtlar ve Su Damgalan”,Belleten 104 (1962): 739-750; G. Tanyeli, “BatılılaÅŸma Dönemi Öncesinde Türk Mimarlığında Batı Etkileri (14.-17. Yüzyıl)” Türk Kültüründe Sanat ve Mimari, Klasik Dönem Sanatı ve Mimarlığı Ãœzerine Denemeler, Ä°stanbul: 21.Yüzyıl EÄŸitim ve Kültür Vakfı, 1993: 157–187; Nusret Cam, “Osmanlı Mimarîsinde ve Sanatında Sultanların Estetik Rolleri”, Osmanlı 10, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 1999, 65-73; ErdoÄŸan Merçil,“Tevki”, TDV Ä°slam Ansiklopedisi (DÄ°A), 41, Ä°stanbul: Ä°SAM, 2012, 35-36; Erhan Afyoncu, “NiÅŸamcı” TDV Ä°slam Ansiklopedisi (DÄ°A), 33, Ä°stanbul: Ä°SAM, 2007, 156-158; Ali Aktan, Osmanlı Paleografyası ve Siyasî Yazışmaları, Ä°stanbul: Osmanlılar Ä°lim ve Ä°rfan Vakfı, 1995.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.